Şimdi sizlerle Anadolu’nun bağrından kopup çağımıza kadar gelmiş içinde engelliyi ilgilendiren atasözlerinden bir kaçına bakalım;
Körle yatan şaşı kalkar
Her topal satıcının bir kör alıcısı vardır
Sağır duymaz uydurur
Baz bazla kaz kazla kel tavuk topal horozla
Körler sağırlar birbirini ağırlar
Kör Allaha nasıl bakarsa Allah’ta köre öyle bakar
Kör pazara varmasın Pazar körsüz kalmasın
Körler memleketinde şaşı padişah olur
Bunlar örneklerden sadece küçük bir bölümü diğerlerine de baktığımızda bu ve bunlara benzer nitelikler taşıyorlar. Eğer dikkat ederseniz sözlerde direk ötekileştirmenin, ayırmanın, kabullenmemenin ayrımcılığın izlerini net olarak görebilirsiniz. Aynı zaman bir sınıflamanın tasniflemenin ve sınıfların ancak birbirine göre olduğunun alt mesajları da kulağa küpe tarzında altı çizile çizile verilmiş. Etiketlenmiş insanlar, tabiri caizse kör köre sağır sağıra sözüm ona deli ise deliye reva görürmüş. Ve tüm bunlar insan üzerinden yapılıyor yani bir metadan eşyadan ya da araç gereçten bahsetmiyoruz.
Bugünkü ayrımcı imgelerin, bilinçaltının nerelere dayandığı noktasında güzel bir gösterge atasözleri. Neden bu kadar ayrımcılık ötekileşme var? Ve neden bu kadar katı yapıdalar? Ve biz bu önyargıları kırmakta neden bu kadar zorlanıyoruz? Ve bin bir güçlükle karşılaşıyoruz gibi… Engelli hareketinin içinde olan bizzat mücadele veren insanların aklındaki sorulara bir yönden cevap niteliği taşıyor atasözleri.
Tabii ki günümüz sorunlarını sadece Atasözlerine bağlamak değil niyetim ya da bu ve buna benzer atasözleri olmasaydı tüm bu olumsuzluklar olmazdı gibi safiyane bir bakış acım yok. Ben burada sadece olayın bir yönünü ele almak istedim. Sonuçta atasözleri deyip geçmenin de yerli yerinde olmadığı kanaatindeyim. Sonuçta bu sözler yüzyıllık birikimlerden ve tecrübelerden çıkan kültürün ayrılmaz parçaları ve yaşam biçimlerinin, tercihlerin, tavırların, algılayış biçimlerinin birer göstergesi ve sadece tarihsel gelip geçen olgular değiller. İzlerini tarih boyunca sürdürdükleri gibi nesillerden nesillere babadan oğulla ve kıza günümüze taşıma özellikleri de var. Mevlana’nın güzel bir sözü ile noktalamak istiyorum “dün dünde kaldı cancazım, artık yeni şerler söylemek lazım” diyor Anadolu’nun ruhu Mevlana… Artık yeni şeyler söylemek zamanı geldi ve geçiyor artık daha bütünleştirici daha kucaklayıcı daha eşitleyici sözler gerek bizlere. Görüşmek dileğiyle.